Geleceğin Tarımı ve Besinleri
Gelecek, gerçekten gelecek. Her şey ilginçleşecek. Yemekler, yaşamlar ve daha fazlası… Bugün ise sizlerle makale tarzında geleceğin tarımı ve besinlerini inceleyecek ve düşüneceğiz!
Son yirmi yılda, tuşlu telefonlardan dokunmatik katlanabilir telefonlara geçildi. Uzay araştırmaları meşru bir endüstri haline geldi. Tarımsal keşifler ve teknolojik gelişmeler çiftçilerin mahsulleri tedarik etme, ekme ve hasat etme şeklini değiştirdi. Her şey değişti, beslenme dışında her şey. Birleşmiş Milletler (BM), dünya nüfusun beslenebilmesi için gıda üretiminin 2050 yılına kadar %70 oranında artırılması gerektiğini öngörüyor.
2050 yılına geldiğimizde en sevdiğimiz restoranda yemek yemek bambaşka bir deneyim haline gelecek. Robot garson sizi karşılayacak, masanıza götürecek ve menü verecek. Burada holografik bir menüden sipariş verebileceksiniz. Menüde alıştığımız şeyler dışında çok ilginç şeyler görebileceğiz. Mesela sezar salatasında tavuk yerine protein açısından daha zengin yemeklere koymak için hazırlanmış kurt ve böcekler olacak. Şimdi sırada laboratuvarda üretilen etlerden yapılmış hamburger önünüze gelecek. Hamburgeriniz de, laboratuvarlarda üretilmiş etlerinin yanında yeraltı tarımından üretilmiş marul yaprakları ve genleri ile oynanıp daha lezzetli ve daha vitaminli hale getirilmiş domatesler var. Eğer yemeğinizi bitirdiyseniz ve canınız tatlı istiyorsa çok beklemeden robotlar tarafından 3D yazıcı ile direkt tabağınıza basılan tatlılardan birini tercih edebilirsiniz. Eğer bu yemekleri hiç sevmediyseniz bol vitaminli ve bol proteinli pizza yiyebilirsiniz. Sadece yapmanız gereken bir 3D yazıcı satın almak olacak. Bu 3D yazıcıdan seçebileceğiniz yemek seçeneklerinden biri olan pizzayı seçerek geleceğin en çok tercih edilen yemeklerinden birini yemiş olacaksınız. Peki bu pizzanın içinde neler olacak? Protein değeri yüksek böceklerden yani tüyler ürperten böceklerden oluşmuş et parçaları, laboratuvarda hazırlanmış etler ve genetiği değiştirilmiş sebzelerle güzel bir pizza.
Günümüze dönersek eğer bu konuda yapılan çalışmalar vardır. Mesela Beijing Hesion 3D Technology tarafından geliştirilen pankek baskı makinesi buna örnek olarak verilebilir.
Az önce bahsettiğimiz yemekler kulağa itici ve mide bulandırıcı gelebilir. Fakat gelecekte yaşanabilecek kıtlıkta insanlığın kurtulması için çözüm olabilir. Geçtiğimiz yıllar da dünya nüfusu 7 milyara ulaştı ve 2050 yılına kadar bu sayının 9 milyarı aşacağı tahmin ediliyor. Her dokuz kişiden biri hala sağlıklı beslenme için yeterli gıdayı bulamazken, hızla artan orta sınıf nüfusunun 2030 yılında 4.9 milyara ulaşması bekleniyor. Diğer yandan da, hayvan yetiştirme yöntemlerimiz sonucu ortaya çıkan sera gazı çevreye oldukça fazla zarar veriyor. Et bu konudaki en iyi hareket noktalarından biri. 2050 yılına kadar dünyadaki et tüketiminin %76 oranında artması öngörülüyor. Ancak, ineklerden çıkan metan gazı CO2 göre küresel ısınmaya 25 kat daha fazla yol açıyor. Bu sebepten dolayı bazı hayvansal gıdaların tüketiminin azaltılmasının gerektiğini gösteriyor.
Bu soruna karşılık çözüm olarak etin yerini böcekler alması gerektiği öngörülüyor. Oldukça besleyici olan böcekler ekolojik anlamda etlere göre daha sürdürülebilir protein ve vitamin kaynakları. Böcekler daha az sera gazı emisyonuna neden olur ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine göre daha az alan kaplıyor. Bunun gibi çok daha az su tüketiyor ve çekirge gibi böcekler aldıkları her 1 kilo için yalnızca 2 kilo besine ihtiyaç duyuyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2013 yılında, alternatif gıda olarak yenilebilir böcekler ve gelecek beklentileri hakkında önemli bir sonuca ulaştı. Böcekler zaten dünya genelinde 2 milyar insan tarafından geleneksel besin olarak tüketiliyor ve 1.900 böcek çeşidi gıda olarak kullanılıyor. İhtiyaç duyduğumuz tüm özellikler böceklerde bulunuyor. Besin değeri açısından oldukça iyi olan böcekler ayrıca yararlı yağları da içeriyor. Ancak böcekler batı kültürü olarak görülmüyor. Dolayısıyla et içermeyen bir beslenme türüne geçmek oldukça zor.
Bu nedenle Dr. Post, Maastricht’teki laboratuvarında, çevreye ve hatta hayvanlara zarar vermeden küresel et talebini karşılamak üzere uzun zamandır çalışıyor. Bu çalışma sonucun da yapay et yani laboratuvar eti ortaya çıkmış oldu. Bu yiyecekleri gelecekte yiyebileceğimiz düşünmüyor olsanızda bu besinleri değişen iklim koşulları ve küresel ısınma sebebi ile tek çare olarak tüketeceğimiz öngörülüyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile sadece hayvansal gıdaların tüketimi konusunda sıkıntıya girmeyeceiğiz , iklimlerin değişmesiyle birlikte gelişen verimsiz hasatlar tarımın gelecekte değişeceğini gösteriyor.
2050 yılına geldiğimizde dünya nüfusu 9 milyar olacak, Yani Şu ana göre yaklaşık 2 milyar daha fazla insan söz konusu olacak. Bununla birlikte ihtiyaçları karşılamak için, şu anda üretilenden yüzde 70 daha fazla yiyecek üretiminin gerçekleşmesi gerekiyor. Ancak gezegenimizde tarım alanları sınırlı, çoğu zaten kullanlılyor ve bu nüfüs artışı ile parelel olarak daha çok büyütmek mümkün değil. Gelecekte tarım içinde büyük bir mücadele söz konusu olacak! Günümüzde global yiyecek endüstrisi sürdürülebilir değil. Bununla beraber tarım, insanlar tarafından üretilen sera gazlarından üçte birinden sorumlu. Gübrelerden yayılan azotoksit ve ürünlerinin bir yerden farklı bir yere taşınması sırasında çevreye saldıkları karbondioksit atmosferdeki ısının dışarı çıkmasını engelliyor ve küresel ısınmaya sebep oluyor.
Küresel ısınma, küresel iklim değişikliğine sebep oluyor. Haliyle bu durum da tarımı etkiliyor. Bilim insanları bunun için her türlü koşula dayanabilecek, daha doyurucu ve daha sağlıklı bitkiler üretebilmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Ama daha fazla sebze ve meyve üretmek daha çok sera gazı salımına sebep olacaktır. Ancak bu sera gazı salımının en fazla hayvancılıktan dolayı olduğunu bilmeliyiz. Bu problemi çözmek için daha az et tüketmeliyiz. Ancak dünya nüfusunun büyük bir kısmı etobur ve bu etoburlar her yıl yaklaşık 300.000.000 ton et tüketiyor.Bu sebepten dolayı et yerine geçecek daha güzel ve tatlı bir besin bulmamız gerekiyor, hatta et deyince farklı bir şey anlamamız gerekebilecek. Mesela tost yerken tostun arasında dana sucuğu yerine böceklerden oluşturulmuş sucuk yenebilir.
Göründüğü üzere gelecek 5–10 yıl içerisinde çiftçilik değişecek. Zaten son 10 yılda oldukça değişti. Tarım arazilerini süren otomotik araçlar ve süt sağan otomotik makineler gibi. Bu sayede işten ve enerjiden kazanç sağlayabiliyoruz. Bu makineler dünyanın her yerine bir virüs gibi yayılıyor. Bu nedenle 30 yıl sonra girdiğimiz bir mağaza da çok farklı şeyler görebileceğiz. Ayrıca bu durum büyük bir istihdam sorunu oluşturacaktır. En basit örnek olarak çiftlik çalışanları, fabrika çalışanları, hayvansal gıda toptancıları ve kasapların hepsi olmadığında yaşanacak büyük bir işsizlik sorunu da çok açık!
Yapay et yani laboratuvar etinin dünyaya katkılarına gelirsek önümüzdeki 30 yıl içinde global et talebi 2 kat artacak. Günümüzde uygulanan yöntemler sürdürülebilir değil. Çünkü hayvancılık için büyük alanlara ihtiyaç var. Bununla beraber tüketecekleri su ve yonca gibi ihtiyaçları da ortada. Bu kaynakların gelişen dünya ve artan küresel ısınma sebebi ile oluşan, etkisini son zamanlar da oldukça hissettiğimiz küresel iklim değişikliği ile beraber hayvancılık ihtiyaçlarını karşılamayı bırakıp insanların ihtiyaçlarını karşılayamayazağımız duruma düştüğümüzde hayvancılık ihtiyaçlarını karşılayamayacağımız için, bu soruna bir çözüm bulmalıyız. Birçok bilim insanının bu problemin laboratuvarlarda üretilen etlerin üretilmesiyle çözülebileceğini öngörüyor. Hollanda`daki Maastricht Üniversitesi tarafından bu uygulamalar şimdiden başladı. Canlı bir inekten alınan kök hücreleri kas dokuları üretmek ve bunu lezzetli bir köfteye dönüştürülebilinecek. Laboratuvar etinin dünyaya en büyük kazanç sağlayacağı şey verimidir. Tek bir inekten alınan kök hücrelerle 175.000.000 hamburger köftesi üretilebiliniyor. Normalde bu kadar et üretebilmek için 440.000 ineğin kesilmesli gerekiyor. Bu yöntem sadece dana eti için değil tavuk eti için de geçerlidir. Bunları söylerken iyiydi ama bilim insanları bu etleri yememiz için 2030 yılını beklememzi işaret etti. Çünkü şu an bu etin fiyatı 280.000 dolar. Bu fiyatın düşmesi için sadece 10 yıl beklememiz gerekecek. Ama yemek istemeyenler olursa bu etler bitkilerle de üretilebilinecek. Yani yakın gelecekte laboratuvar eti klasik etten daha ucuza pazarlarda satışlarla hayatımızın içine girecek. Organik yani klasik et isteyenlere ise çözüm olarak bitkilerden üretilen etler satışa sunulacak.
Ama bazen de kötü düşünmek gelecektek sorunların çözümleri için iyidir. Eğer laboratuvar etleri üretimi istediğimiz gibi ilerlemez ise zaten gelecekte yiyeceğimiz böcekleri gerçekten kesin olarak yiyeceğimizi ilan etmiş oluruz. Ama böceklere kötü bakmamak gerekiyor. Afrika ve Asya halkları zaten besin olarak böcek yemekteler. Yakın gelecekte bu küçük besinler batı halklarının da hayatına girecek gibi görünüyor. Dünya Sağlık örgütü böceklerin daha sağlıklı olduğunu ve çevre dostu olup sürdürülebilir olduğunu açıkladı. Hatta şimdiden dünyanın dört bir yanında böcek çiftlikleri kurulmaya başladı. Ayrıca böceklerin çoğu besleyici ve kalsiyum, yağ, demir, çinko ve protein gibi önemli ihtiyaçlar bakımından zengindir. Normal et üretimi için daha az alan isteyen böcekler soğukkanlı oldukları için besinleri proteine çevirmekte gayet başarılılar. Aynı miktarda protein üretimi için inekler böceklere göre 10 kat daha fazla besin tüketmelidir. Ayrıca en önemlisi böcekler yemek artıkları ve dışkıları yiyebildikleri için atıklar geri kazanılmışta oluyor. Bu nedenle böcekler kesinlikle sürdürülebilir. Gelecekte daha bir çok olabilecek seçenek var ve birçok fikir var. Ama değişmeyecek tek şey, bu yolculuğun çoktan başladığı.