Niçin Yazıyoruz? Nasıl Yazmalıyız?
İnsanlar var olduklarından beri keşfederler. İnsanlar geçmişte, keşiflerini gelecek nesillere aktarabilmek için bu keşiflerini farklı aletlerle duvarlara çizerek aktarırlardı. Yazının bulunması ile bu değişti. Yazının bulunması insanlık tarihi açısından en önemli olaylardan biridir. Yazının bulunması ile birlikte yeni kaynaklar da keşfedilmiştir. Pek çok yazı örneği vardır. Tarihte bulunan bu örnekler ile birlikte tarih hakkında daha derin bilgilere sahip olabiliyoruz. Yazıyı bulan bir kişi hala bilinmiyor ancak yazının Sümerliler tarafından bulunduğu biliniyor. Yazının bulunmasının en büyük sebebi ise kentlerin gelişmesi ve ticaretin artmasıydı. Sümerler yazıyı bularak sosyal ve ekonomik ilişkileri geliştirmeyi hedeflemiştir. Bu şekilde ilk olarak çivi yazısını icat etmişlerdir. Bu sayede ticarette yapılan alışverişler kayıt altına alınabiliniyordu. Zamanla insanlık yeni semboller buldu. Bu şekilde yeni sembollerin bulunması ile birlikte yazı, hızlı bir gelişime uğradı. Devlet işleri ve eski günlük yaşantıda bu yazılar kullanıldı. Daha sonra ise alfabeler icat edildi. Alfabelerin icadı ile birlikte insanlık pek çok yeni harf üretmiş oldu. Bu şekilde de günümüze kadar yeni yazılar ve değişik türde alfabeler ortaya çıktı. “Niçin yazıyoruz?” sorusuna belki de verilecek birçok cevap bulunabilir. Mesela kentlerin gelişmesiyle bulunan yazının kullanılma sebebi ticaretti. Ancak artık yazıyı sadece ticaret için kullanmıyoruz. Kimisi daha daha güzel bir dünya düşlediği için yazar, kimi içindekilerini paylaşmak için, kimi de “Söz uçar; yazı kalır” diyerek sözlerini ölümsüzleştirmek ister. Kimisi de Umberto Eco gibi “Hayatta kalmak için hikâyeler anlatmak gerek” diyerek yazmıştır. Peki iletişim kurarken yazıyı nasıl kullanmalıyız? İletişim kurmak ve iletişim kurmayı bilmek arasında kocaman bir fark vardır. Herkes iletişim kurabilir ancak bunu karşı tarafa sağlıklı ve anlaşılabilir bir şekilde iletişim kurabilmek ayrı bir kazanım gerektirmektedir. Mesela bu konuda sanat eserlerinden yola çıkabiliriz. Yazının gelişmesiyle birlikte edebiyatta ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar milyonlarca edebi yazı eserleri yazılmıştır. Ancak bunlardan çok azı popüler olmuş ve beğenilmiştir. Anladığımız üzere yazıyı iletişimde anlaşılır ve güzel kullanırsak karşı tarafta bizim ne anlattığımızı gayet güzel bir şekilde anlamış olur. Peki yazıyı kötü kullanıyorsak ne yapmalıyız? Kağıda dökülen ilk metin muhtemelen oldukça kusurlu olacaktır. Ancak daha sonradan yapılacak düzeltme ve geliştirme çalışmaları ortaya konulan metnin kalitesini arttıracaktır. Metin yazarken anlatım planına sadık kalmak, noktalama işaretlerini yerinde ve doğru kullanmak, dilin güzelliklerini yansıtabilmek de gereklidir. Yazıyı anlayan sizide anlar konuyuda anlar ve tekrar bunu okuma şansı olur ancak söz bir daha tekrarlanamaz. Bir türk atasözünün dediği gibi “Söz kulağa, yazı uzağa gider.”yani sözün bir hükmü yoktur, yazının bir hükmü vardır.
Yazan: Emirhan Beytar